• ANASAYFA
  • DERGİ
  • ABONELİK
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
Yat Haber Türkiye
No Result
View All Result
  • Neta Trend
  • Spotlight
  • FÜTÜRİSTİK
  • AJANDA MARİN
  • Röportaj
  • Yat Kulüp
  • MAVİ ROTALAR
  • Yazarlar
E-DERGİ
Yat Haber Türkiye
  • Neta Trend
  • Spotlight
  • FÜTÜRİSTİK
  • AJANDA MARİN
  • Röportaj
  • Yat Kulüp
  • MAVİ ROTALAR
  • Yazarlar
No Result
View All Result
Yat Haber Türkiye

Ustaların İzinde Mengi Yay’ın Hatıraları

Aslı Sağbilge by Aslı Sağbilge
Kasım 16, 2025
in Mavi Rotalar
Ustaların İzinde Mengi Yay’ın Hatıraları

Mengi Yay Tersanesi’ne doğru ilerlerken havada, Tuzla’nın sabahına özgü o tanıdık metal koku yayılıyordu. Sesler, rüzgârla dans eden kaynak alevleri, dev hangar kapılar… Her şey güne hazırdı.

 Denizle gökyüzü arasındaki ince bir sis perdesinin içinden geçerek, Türkiye’nin en köklü tersanelerinden birinde, nesiller boyu süregelen bir hikâyeyi dinlemeye doğru yürüyordum.

Nuh Sanayi Sitesi’nin o sıcak mahalle havasında etrafı izleye izleye denizin kıyısındaki Mengi Yay’ın ofisine vardım.

Beni karşılayan asistanı, Hüseyin Mengi’nin odasına kadar refakat etti. Kapıyı açtığımızda, o sakin zarafetiyle masasından kalktı ve sıcak bir gülümsemeyle elini uzattı. Karşısındaki koltuğa oturdum ve vaktinin kısıtlı olmasından sebep hemen sohbete başlamak istedim. O sırada gözüm, Hüseyin Bey’in arkasındaki vitrinde duran sevgili babası Ramazan Mengi’nin portresine takıldı. Kim bilir, ne çok ana tanıklık etmişti baş köşede duran o çerçeve…

Büyük bir sabırsızlıkla sözü Hüseyin Bey’e bıraktım. Sohbet başlar başlamaz zihnimde adeta bir belgeselin en güzel sahneleri canlanmaya başladı. Pür dikkat kesilip dinlerken, Hüseyin Bey’in ilk cümlesi odada yankılandı:

“Mengi Yay benim için bir markadan çok, bir aile mirası.”

Sohbet ederken, ses tonunda bir ustanın kalpten gelen gururu hissediliyordu. Bu, işini çok iyi bilen bir yöneticinin geçmişle gelecek arasında köprü kurmayı başaran bir insanın sesiydi.

1980’ler Ayvansaray: Seslerin, Talaşın ve Tuzun Arasında

Her hikâyenin bir tezgâhı vardır. Hüseyin Mengi’nin hikâyesi de Ramazan Mengi’nin tezgâhında başlıyor.

“Babam Ramazan Mengi, bu işin özünü atan kişiydi,” diyor. “O yıllarda şahıs firmaları ön plandaydı. Babamın işi bir şirket değil, bir emek hikâyesiydi.”

Yüzündeki tebessümle anlattığı şeylerin ardında, saygı duyulası bir ustalık felsefesi vardı — tıpkı talaş tozunun içinde büyüyen o kuşağın, marangozluğun değil ahlakın ustası olmayı öğrenmesi gibi.

Ustaların İzinde: Nuh Sanayi’nin Temelleri

Ramazan Mengi’den sonra bu hikâyeye Muzaffer Yay katılıyor.

Hüseyin Bey, bugünkü ortağı Muzaffer Yay’ı anlatırken yüzündeki gülümseme, o eski, zorlu ama bir o kadar da heyecan dolu günlerin anısına saklanmış gibiydi.

“Muzaffer abi işi büyüten, birleştiren ustalardandı. Ben daha çok sahadaydım, o ise organizasyonun merkezinde. Mengi Yay’ın temelleri böyle tamamlandı,” diyor Hüseyin Bey. Ardından ekliyor:

“Muzaffer abi işin sahada akan kanıydı. Onun pratik zekâsı, ustalarla kurduğu o doğal diyalog, üretimin ritmini hiç aksatmazdı. Ben dışarı açılırken, o içerideki dünyanın, o emeğin teminatıydı.”

Bu sözler, iki dostun aynı hayalin farklı cephelerinde savaşmasını, bir geminin dümencisi ile pusulası olmayı anlatıyordu; biri olmadan diğeri yarım kalırdı.

1983: Yeni Bir Liman – Ayvansaray’dan Tuzla’ya

1983 yılı… Türkiye yeni bir ekonomik döneme giriyor. Devletin aldığı kararla Tuzla, yat üretiminin kalbi hâline gelmeye başlıyor. Bu durum, Mengi ailesi için hiç tahmin edemeyecekleri kadar büyük bir başarının son durağına yolculuk demek oluyor.

“Tuzla’ya taşınma süreci de hem bizim hem sektör için çok önemli bir adımdı,” diyor Hüseyin Mengi, Türk yatçılığının dönüm noktasını anlatırken.

Derken, Ayvansaray ahalisi yavaş yavaş yeni yuvaları Tuzla’da toplanıyor. Her çekiç darbesi, her kaynak kıvılcımı, geçmişin emeğini geleceğe mühürlemeye burada devam ediyor artık.

2000’ler: Demek Her Şey Bir Hikâye Anlatabilmekmiş

O yıllarda yurtdışına açılmanın, üretim kadar “anlatmak” olduğunun fark edildiği dönem…

Hüseyin Bey ilk müşterileriyle görüşmelerine başlıyor. Her yeni tanışma onun bugünkü vizyonunun şekillendiği dönemi oluşturuyor. Genç Hüseyin Mengi ufkunun nasıl genişlediğini şu sözleriyle anlatıyor:

“İlk müşterilerimle görüştüğümde şunu anladım: İyi bir iş yapacaksak bu sadece bir tekne yapmakla kalmamalı, bir hikâye anlatmalı. Müşteri seni bulmaz; sen müşteriyi bulmalısın.”

Bu farkındalıkla birlikte Mengi Yay, usta işi üretimin yanına profesyonel iletişimi ekleyen ilk Türk tersanelerinden biri oluyor.

Pazarlama, tanıtım, görünürlük… Hepsi o dönemde Mengi’nin ajandasında yeni başlıklar hâline geliyor.

Ben bir zanaatın global bir markaya dönüşmesindeki en kritik adımları düşündüğüm anlarda, gözlerimizin önünde bu felsefenin canlı bir kanıtı yaşandı. O sırada kapı çalındı ve içeri yabancı bir misafir girdi. Hüseyin Bey, çalışma masasından kalkıp sıcacık bir tebessümle misafirine elini uzattı.

Konuşmalarında hiçbir mesafe yoktu; yabancı misafir kendi evindeymiş gibi rahattı. O anda fark ettim Mengi Yay’ın kapısından içeri giren herkes, bir dostun ağırlandığı gibi ağırlanıyordu burada. Hüseyin Bey, konuğunu söyleşimizden sonra tekrar bir araya gelmek üzere kapıya kadar uğurladı. Ve hikâye kaldığı yerden devam etti.

2006: Ahşaptan Çeliğe, Cesaret Gösterme Zamanı

Nasıl ki 1989 Türk yatçılığının dönüm noktalarından biriyse, 2006 yılı da Mengi Yay’ın kaderinde yeni bir yol ayrımını işaret ediyor. O yıllar, ahşap artık büyük saygıyla rafa kaldırılan bir yadigâr gibiydi; yerini yavaş yavaş çeliğin parlak siluetine bırakıyordu.

“O dönemde bir müşterimiz, ahşap anlaşmamıza rağmen ‘Bu tekne çelik olmalı,’ dedi. O güne kadar çeliğe hiç dokunmamıştık. Büyük bir sınav olacaktı bizim için denemeye karar verdik,” diyor Hüseyin Bey. Bu cesaret, markasının bugünkü genetik kodlarının neye dayandığına açık bir örnekti benim için.

Çeliğe geçiş kararı teknik bir değişim ve aynı zamanda bir vizyon göstergesiydi. Çünkü o gün alınan risk, yıllar sonra Mengi Yay’ı global üreticiler arasında konumlandıracak sürecin başlangıcı olacaktı.

2008: Zor Zamanlar… Kriz Günleri ve Öğrettikleri

“O Gün Geri Adım Atsaydık, Bugün Olmazdık.”

Asıl sınav, hemen ardından gelen 2008 küresel krizinde başlıyor Mengi Yay için. Dünya ekonomisi durma noktasına gelirken, yatlar ise lüks harcamalar listesinin en üst sırasına yerleşiyor ama kırmızı alarm; talep neredeyse sıfır!

“Zordu,” diyor Hüseyin Bey. “ Önümüzdeki deniz fırtınalı, bunu nasıl atlatmalı diye düşündüğümüz zamanlar… Gerçeklere hemen adapte olmanız gerekti yani durum parlak değildi ama müşteri seçiminde dikkatli davrandık. Sözünü tutanla ilerledik. Bazı müşteriler vefat ettikten sonra bile ekibin ödemesini eksiksiz yaptırdı. Bu güven duygusu bizi ayakta tuttu.”

O yıllar, Mengi Yay’ın iş değil karakter inşa ettiği yıllar…

“Uluslararası pazarda güveni projeyle değil, duruşla kurarsınız.” diyor ve bir gün Amerika’da deneyimli bir broker’la yaptığı görüşmeyi anlatıyor Hüseyin Bey:

Broker, ‘’Tekneniz çok güzel, ben bunu burada yüzde 30 daha pahalıya satarım ama müşterimi Türkiye’ye getiremem’’ demiş.

Bu söz, Hüseyin Bey’in zihninde yankılanıyor:

“Demek ki artık biz gitmeliydik. Bizim duruşumuzu dünyaya gösterecek olan tekneler değil yüzümüz!.”

O gün alınan karar, Mengi Yay’ın global pazarda görünür olmasının ilk adımı oluyor.

2020’ler: Tuzla’dan Dünyaya Bir Yıldız yükseliyor

2008 krizinin ardından Mengi Yay, sarsılmadan yoluna devam eden az sayıdaki tersanelerden biri olarak öne çıkıyor. Yıllar ilerledikçe üretim çizgisi oturuyor, global pazarın önemi daha iyi anlaşılıyor ve şirket, her adımını sağlamlaştırarak büyümeye devam ediyor.

Derken dünya hiç beklenmeyen bir sınavla karşılaşıyor: Pandemi…

Kapanan şehirler, duran sınırlar, ertelenen hayatlar… Ama tam da o dönemde denize açılma hayali, insanların zihninde hiç olmadığı kadar büyüyor. Siparişler artıyor, talep hızla yükseliyor; fakat üretim kapasitesi aynı kalıyor.

“Kapasitemiz 10’du, 20 iş aldık,” diyor Hüseyin Bey. “Gençler artık bu işe yönelmiyor. İnsan gücü az, yük çok.”

İşte bu noktada Mengi Yay’ın yükselişi aldığı işlerin artmasıyla değil verdiği kararlarla şekilleniyor. Şirket, Barbaros Hayrettin Paşa Lisesi ile Piri Reis Üniversitesiyle iş birliğine gidiyor.

Gençleri üretimin tam kalbine davet ederek yeni bir model başlatıyorlar: dört gün tersanede, bir gün okulda…

Hem işin pratiğini öğreniyor hem de geleceğe hazırlanıyorlar.

Hüseyin Bey’in yüzü bu noktada belirgin bir gururla aydınlanıyor:

“Gençlere dokunmadan bu işin geleceği olmaz.”

O an, Hüseyin Bey’in gençlere duyduğu inancı dinlerken kendi kendime düşündüm:

Belki de Mengi Yay’ı bugün global suların en güvenilir markalarından biri yapan şey sadece ustalıkla inşa edilen tekneler değil; geleceğe uzanan bu sessiz ama kararlı hazırlıktı?

Sahadaki her adım, her yeni genç, her cesur karar… Hepsi birleşince tablo kendiliğinden ortaya çıkıyordu:

Ve Mengi Yay bugün artık Türkiye’nin değil global pazarın yıldızlarının arasında yerini almış bir tersane.

Söyleşiyi bitirirken Hüseyin Bey’e teşekkür ediyorum. Her zamanki ağırbaşlılığıyla ayağa kalkıyor, elimi sıkıyor. Ardından nazikçe soruyor:

“Öğle yemeği yediniz mi? Bizim mutfakta çalışan hanımlar müthiş güzel yemek yapar, bence kaçırmayın ‘’

Nezaketi gösterişsiz, içten… Saygı duyulası bir ev sahipliği.

Teşekkür edip odasından çıkarken anlattıkları aklımda, öğrendiklerimle mutluyum. Hüseyin Bey yabancı misafirini ağırlamaya hazırlanırken ben de beni bekleyen öğle yemeğine doğru misafir odasına geçiyorum. Az sonra yemeğim geliyor, Hüseyin Bey’in dediği kadar var. Müthiş lezzetli yemekten sonra ablalara burada çalışanların bu lezzetli yemeklerden ötürü ne kadar şanslı olduğunu söylüyorum ve bugünün özeti şu cümleler dökülüyor ablaların ağzından:

‘’Burası bizim için çok iyi, yaptığımız işin değerli olduğunu hissediyoruz asıl biz şanslıyız’’

Yemekten sonra Hüseyin Bey’in asistanı beni karşılıyor. Tersanenin içinden geçerken her hangarın aralık kapısında başka bir sahne açılıyor:

Ustalar, boya kokuları, sesler, dev bir heykel gibi ortada yükselen teknelerin gövde iskeletleri…

Arada stajyer gençlere denk geliyoruz. Gözlerindeki merak ve heyecan hemen fark ediliyor.

Veee, geldik günün sonuna…

Nuh Sanayi Sitesi’nden ayrılırken, arkamda bıraktığım her sahne bir film şeridi gibi zihnimde dönüyor:

Hüseyin Bey’in hikayesi,

Hangarların aralık kapısı,

Dingin çalışanlar,

Geleceği bakışlarında taşıyan genç stajerlerin heyecanı

Son söz: Bu hikaye, Mengi Yay’ın uzun yolculuğundan yalnızca küçük bir kesit. Geriye kalan sayfalar ise hâlâ yazılıyor; ustaların izinde, gençlerin geleceğinde ve tersanenin her yeni sabahında…

Tags: Hüseyin MengiMengi YayNuh Sanayi SitesiRamazan Mengi

Popüler haberler

  • Trendler
  • Yeni haberler

Begüm Doğulu’nun Fotoğraf Albümüyle Zaman Tünelinde Bir Yolculuk

Eternal Spark’ın Sanat Eseri Merdiveni ‘’Best Detail’’ Ödülüyle Büyüledi

Eternal Spark’ın Sanat Eseri Merdiveni ‘’Best Detail’’ Ödülüyle Büyüledi

Ustaların İzinde Mengi Yay’ın Hatıraları

Ustaların İzinde Mengi Yay’ın Hatıraları

Bilgin Yachts’ın Yeni Süperyatı Tamasha, Denizle Buluştu

Bilgin Yachts’ın Yeni Süperyatı Tamasha, Denizle Buluştu

Türk Mühendislik ve İnovasyon Öncüleri Metstrade’de

Türk Mühendislik ve İnovasyon Öncüleri Metstrade’de

Ustaların İzinde Mengi Yay’ın Hatıraları

Ustaların İzinde Mengi Yay’ın Hatıraları

Superyacht Summit Türkiye, Global Yatçılık Endüstrisinin Gözünü Yeniden İstanbul’a Çevirdi

Superyacht Summit Türkiye, Global Yatçılık Endüstrisinin Gözünü Yeniden İstanbul’a Çevirdi

Türkiye’nin 65. Marinası Gazipaşa Gold Marina, Demir Aldı

Türkiye’nin 65. Marinası Gazipaşa Gold Marina, Demir Aldı

Yat Haber Türkiye

Türk Yat Sektörüne Dair Her Şey

Kategoriler

  • Neta Trend
  • Spotlight
  • Fütüristik
  • Ajanda Marin
  • Röportaj
  • Yat Kulüp

Sayfalar

  • Ana Sayfa
  • Reklam & Sponsorluk
  • Gizlilik Politikası
  • E-Dergi
  • Künye
  • İletişim

Son Haberler

Türk Mühendislik ve İnovasyon Öncüleri Metstrade’de

Türk Mühendislik ve İnovasyon Öncüleri Metstrade’de

Ustaların İzinde Mengi Yay’ın Hatıraları

Ustaların İzinde Mengi Yay’ın Hatıraları

© 2022 Designed by Nanotasarım

No Result
View All Result
  • Ana Sayfa
  • Neta Trend
  • Fütüristik
  • Ajanda Marin
  • Yazarlar
  • Röportaj
  • Yat Kulüp
  • Spotlight
  • Motoryat
  • Yelkenli
  • E-Dergi
  • Abonelik
  • İletişim

© 2022 Designed by Nanotasarım