RMK Tersanesi’ndeki törene katılmak üzere alana adım attığımda, onun İzmirli olduğunu kokteyl masalarının yanındaki lokmacı arabasından anladım. Kalabalığın arasına karışan lokma kokusu törene alışılmadık bir samimiyet katıyordu. Lady Luna suyla buluşmaya hazırlanırken, gözüm davetliler arasındaki aile büyüklerine, tersane ustalarına ve heyecanla bekleyen işçilere takıldı. “Bu bildiğimiz lansmanlardan farklı olacak” dedim içimden. O an Begüm Doğulu göründü alanın girişinde. Lacivert takım elbisesi, koyu camlı güneş gözlükleri ve kendinden emin adımlarıyla.
Önce anne ve babasına sarıldı, sonra sevdiklerine… Tek tek herkesin halini hatırını sormaya başlarken, ‘’O gurur günündeki’’ duruşuyla etrafına adeta ‘’Benim başrolü olduğum, kocaman bir hikayem var’’ diyordu.
Bu yazıda onun hikayesini anı albümüyle birlikte açacağız. Nostaljik bir fotoğraf karesinde o günlerin havasını onunla birlikte soluyacağız. Keyifli Pazarlar!
Bazı insanlar doğuştan sıra dışı olur. Begüm Doğulu da Türk yat sektörünün en dikkat çekici, en özgün hikâyelerinden birinin kahramanı. Onun hikayesi benim de memleketim olan Karşıyaka’da başlamış. Ele avuca sığmaz, biraz derslerden sıkılgan, özgür ruhlu ve hafif de asi Begüm, ortaokul ve liseyi Özel İzmir Türk Koleji’nde okuyor. Dersler her ne kadar zayıf olsa da onun derdi başka…
Okul ve dersler dışında tuttuğunu koparıyor aslında. Kendi ifadesiyle öğretmenleri ailesine ‘’bu çocuk okumaz’’ deyip duruyor o sıralar. Kim ne derse desin bugün gururla sarıldığı ailesi ona güveniyor ve hiç baskılamadan evladına daima güveniyor.
Gel zaman, git zaman üniversite çağına gelince bir yıl da Güzel Sanatlar Fakültesi’nde bir macerası var Begüm Doğulu’nun. Onun için kısa ama iz bırakmış bir dönem.
Ben bu kısmı özellikle önemsiyorum. Çünkü bazen insanın tüm hayat çizgisi, o bir yıllık durakta alınan sezgiyle şekillenebiliyor.
Kim bilir, o kısacık süreçte mimariyle oranla, renk uyumuyla burada tanışıyor belki de. Belli ki yıllar sonra yat içi tasarımlarına gösterdiği özenin ipuçları, o günlerden kalma .
Asıl Hikaye Şimdi Başlıyor
Lise bitince İngiltere’ye gidip, turizm eğitimi alıyor. Bu, mavi sulardaki hikayesinin en önemli dönüm noktası oluyor. Yeni bir dil, yeni bir bakış açısı, yeni insanlar ve bambaşka dünyalar…
Kendini, tutkularını ve hayat yolunu daha net görmeye başlıyor. İngiltere’de geçirdiği zaman, bugün herkesçe takdir edilen vizyonunu adım adım büyütüyor o yıllarda.
Ada ülkesinde denize olan ilgisi daha da körükleniyor. Sektöre sadece iş gözüyle değil, hayatla iç içe bir bütün olarak bakmayı burada öğreniyor.
1989: Türkiye’ye dönüş ve Begüm ilk profesyonel iş deneyimi için Kuşadası’nda bir yat acentesinde…
Çaylakların ilk yapacağı iş belli; önce gelen-giden evraklarla ilgileniyor sonra telefon trafiğini yönetmeye başlıyor. Bu arada yavaş yavaş müşterilerle teması artıyor.
Sekiz yıl boyunca aynı yat acentesinde çalışıyor. Burada geçirdiği zamanda sektöre her yıl daha farklı bir gözle bakıyor. Her şeyi, her ayrıntıyı tek tek kazıyor aklına. Yatları çözüyor, iş trafiğini, insan ilişkilerini, iletişimi, her şeyi…
Sekiz yıl boyunca her gün bir şey öğrendiği işi için kendine sonunda o sihirli soruyu soruyor:
“Ben bu işi neden kendi adıma yapmıyorum?”
1997: Mobilyasız, Kirası Zor Ödenen Bir Ofiste Begüm Yachting Doğuyor
İlk ofisini Kuşadası’nda açıyor. Mobilyası olmayan, kirası zar zor ödenmiş bir yer…
Bu durum Begüm Doğulu için okul derslerinden daha zor bir şey değil tabi ki. Çünkü o ofis cesaretinin, hayalinin ve adanmışlığının gözle görülür ilk meyvesi onun için.
Karayipler’deki Bank
Bir gün Karayipler’de düzenlenecek büyük bir yat fuarının duyurusunu alıyor.
Ofisi yeni, bütçesi sınırlı ama kafası net: “Ben orada olmalıyım,” diyor.
Elinde yalnızca 2 bin dolar var o günlerde. Bu parayla hem fuara katılacak, hem broşür bastıracak, hem de yurt dışında kalacak.
Ama bu işlere para hesabıyla değil hayal hesabıyla bakıyor.
Biletini alıyor, broşürlerini hazırlıyor. Kendinden emin ama yolun ne kadar taşlı olduğunun da farkında.
Fuara katılıyor evet ama bir farkla…
Otel yok. Bir marina bankında uyuyarak geçiriyor günlerini. Sabahları broşürlerini çantasından çıkarıyor, akşama kadar standında müşteri bekliyor.
O gün belki o standda hiçbir anlaşma yapamıyor ama bir iş insanı olarak inşa etmeye başladığı kimliği gözünde netleşiyor.
Yıllar sonra o günleri şöyle anlatıyor bir röportajında:
“Çok üzülüyordum, işler olmuyor diye ama güzeldi. Beni pişirdi, bugünlere getirdi.”
Begüm Doğulu’nun bu hikâyesini duyduğumda durup düşündüm. Yat sektörü gibi ultra lüks bir alanda, marina bankında yatan bir genç…
Bir broşürün ucuna hayal asmak kolay değil ama asıl zor olan, sabah kalkıp yeniden o standın başına geçebilmekti.
İşte Begüm Doğulu’yu bugünkü Begüm Doğulu yapan şey sanırım tam da o sabahları, yılmadan kalkma iradesiydi.
Zamanla, o fuar deneyimi meyvesini veriyor. İlk müşteriler, küçük ama güvenli işler, memnuniyetler…
Böyle böyle Begüm Yachting büyümeye başlıyor.
2000’ler: Şimdi Yelkenler Fora Zamanı
Kuşadası’yla başlayan macera, Bodrum’a, Marmaris’e, Göcek’e, Antalya’ya, İstanbul’a kadar yayılıyor.
Artık sadece acentecilik değil, hizmet ağı da genişliyor. Misafirler yat kumanyası talep etmeye başlıyor. Bu talepler üzerine Begüm Doğulu TPS adını verdiği, yatlara özel ikmal ve kumanya sistemini kuruyor. Her detayla bizzat ilgileniyor.
İşini büyütüyor ama bakışını değiştirmiyor: hâlâ her şeyin içinde, tam kalbinde yer alıyor.
Zamanla yatların sadece misafirlerini değil, kendilerini de ağırlamaya başlıyor genç Begüm.
Yani refit işlerine giriyor. 40 metrelik, 50 metrelik yabancı yatlar için Türkiye’de onarım ve yenileme hizmetleri sunuyor. Bugüne kadar 85 büyük projeye imza atıyor.
Bunların her biri, arkasında memnun müşteriler ve tekrar tekrar dönen kaptanlar bırakıyor.
Mercedes-Benz ile Sahne Basamaklarının Önünde
Yıllar içinde gösterdiği başarı, sektörde sadece tanınan bir isim değil aynı zamanda marka haline gelmesini sağlıyor. Mercedes-Benz Motor Yachts’ın Türkiye distribütörlüğünü alıyor.
Bu iş birliğiyle artık sadece Türk müşterilere değil dünya denizlerinde gezen yatlara da ulaşır hale geliyor.
2005’te mega yat üretimine başlıyor. 36 ve 39 metrelik üç ultra lüks yat inşa ediyor.
Sadece üretmiyor; tasarımından satışına, lansmanından kullanım sonrası takibine kadar işin her adımında yer alıyor. Çünkü o, sahnenin tozunu yutanlardan…
Bu süreçte azmi, vizyonu ve çalışkanlığıyla sektörde tek başına yükselen biri oluyor ve 2009’da Türkiye’nin En İyi Kadın Girişimcisi seçiliyor.
Her yeni işte kendini yeniden sınayan bir karakter olduğu için ödüller, onun için hiçbir zaman varış noktası olmuyor.
Ve Kendi Adını Taşıyan Markası Artık Dünya Sahnesinde
O gün, yıllar sonra o broşürleri bankta saklayan gencin ayakta dimdik durduğu bir gurur günüydü.
RMK Tersanesi’nde mis gibi lokma kokusuyla başlayan günde artık tören vakti…
Begüm Doğulu Lady Luna’yı suya indirdikten sonra tüm yaşananları hayranlıkla izleyen kalabalığa birkaç cümle söylemek için kürsüye çıktı. Bir süre etrafa bakındı, gözleri aradığı kişiyi bulunca yüzünde gururlu ve mutlu bir gülümsemeyle birini çağırdı. Ersin Usta…
Ersin Usta’yı koluna girerek sahneye çıkardı. O an alkışlar durdu, sessizlik saygıya dönüştü. Ustaya o kadar içten teşekkür etti ki, samimiyetini tersane işçilerinin ona gülümseyen gözlerinden anlayabildik.
Bu sadece bir teşekkür değil ortadaki başarıyı paylaşabilme erdemliliğinin tezahürüydü. Herkesin katkısını kabul eden bir insanın duruşu. Anne ve babacığı onu gururlu gözlerle alkışlarken orada onun bu özel günü için bulunan herkese yanında olduklarından dolayı duyduğu mutluluğu dile getirdi.
O an gözümü kürsüden çevirip lokma arabasına baktım yeniden. Kokusu hâlâ havadaydı.
Yıllar önce kendi imkanlarıyla broşürlerini bastırıp zorlu bir yola çıkan Begüm Doğulu, bugün sektöre yalnızca bir marka değil bir iz bırakıyor.
Bu yazı yalnızca onun anı albümündeki bir sayfadan ibaret.
Daha fazlası mı?
Begüm Doğulu şüphesiz ki yazmaya devam edecek…
